İkariam'a Bekleriz...
   
 
  Haberler...

CHP İzmir'de gizli istifa şoku
İzmir İl Başkanı'nın istifa sırrını CNA ortaya çıkardı. CNA'nın özel haberi

22.12.2008 17:20
İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayını henüz açıklamayan CHP’de,  İzmir İl Başkanı Kemal Karataş’ın belediye başkan adaylığı için 1 Aralık tarihi itibariyle istifa ettiği ancak bunu deklare etmediği öğrenildi. Gizli istifa, Karataş’ın, Genel Başkan Baykal’dan bir dönem daha başkanlık vizesi isteyen mevcut Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na rakip olacağı şeklinde yorumlandı. Resmi başvuru için önünde sadece 9 günü bulunan Karataş, “Partimizin İzmir’deki en üst karar organında görev yapan, Genel Merkezi temsil eden biri olarak bizim hakkımızdaki kararı Genel Merkez verir” dedi.

HABER :Mrt

Haftaya kesinlik kazanacak
Halen CHP İzmir İl Başkanlığı koltuğunda oturan Kemal Karataş’ın 1 Aralık tarihinde verdiği istifanın bugüne kadar sır gibi saklandığı ortaya çıktı. Büyükşehir Belediye başkan aday adaylığı için istifasını veren ancak, işleme konmadığı için halen il başkanlığı görevini yürüten Karataş’ın aday adaylığı son başvuru tarihi olan 31 Aralık’a kadar resmi başvurusunu yapması bekleniyor. Tüzük kurultayı için hafta sonunu Ankara’da geçiren Karataş’ın gizli istifası, kurultay öncesi parti kulislerini de hareketlendirdi.

Hülle tartışmaları
Yüksek Seçim Kurulu kararı gereği il ve ilçe yöneticilerinin 1 Aralık tarihine kadar istifa zorunluluğunun bulunması ise gizli istifanın arkasında “hülle“ tartışmasını da beraberinde getirdi. Karataş’ın istifasını gizlice vermesine karşın hala il başkanlığı koltuğunda oturması adaylığının resmileşmemesi ihtimaline karşı bir hülle olduğu ifade edildi. Karataş’ın adaylık vizesini alamaması halinde istifa dilekçesinin yırtılıp işleme alınmayacağı belirtiliyor.

yklşmynsrcğm 22.12.2008 18:17
18.00 misafirsin diye bişey demiyorum ama, o dediğin monarşidir. teokrasi dediğin din kurallarına dayalı yönetimdir

Misafir 22.12.2008 18:16
adaylık açıklama süresi bu gün başladı, chp giresun m.vekili eşref bey yarın giresunda kesinleşen adayları açıklayacak!!! daha adaylık başvurusu bu gün başladı ama kesinleşen adaylar var ne garip!!!!

Misafir 22.12.2008 18:15
bu chp zihniyeti suda izmirlileri zehirleği gibi beyinlerinide zehirlememiştir umariz çünkü bu sefer izmirlinin ak partiye ihtiyaci var...

Misafir 22.12.2008 18:00
bu ülkede hala demokrasi var diyen beri gelsin. başkan adaylarını genel merkezlerin belirlediği bir ülkede demokrasi yerine ancak teokrasiden söz edilebilir. başkan adayları halkı ikna etmek yerine genel başkanlarını ikna etmeye çalışıyor.

Misafir 22.12.2008 18:00
lafta chp

Misafir 22.12.2008 17:59
akp lıler konusun konusun ızmırde secım sabahı gorusuruz

Misafir 22.12.2008 17:58
no chp yes akp..?.. tam amerikancı müslüman lafları..

Misafir 22.12.2008 17:50
şimdi akp zamanı ...akp yle kalkınmaya varım diyorsanız no chp yes akp

Misafir 22.12.2008 17:49
kimse koltuğa yapışmamalı.

Misafir 22.12.2008 17:44
demokrasi için menderese saygı için akp

akpliyiz 22.12.2008 17:41
bu daha başlangıc yarın bir gün aday cıkartmaya adam bulamıcak bunlar..




Olmuyor Erkan Topuz Hoca!
Türkiye'yi şok edecek kanser hikayesi! Güntay Şimşek yazdı

23.12.2008 18:05
Dün bu köşede Türkiye’yi şok edecek bir kanser hikâyesini kaleme alacağım’ demiştim. Hikâyemizin kahramanı İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Erkan Topuz. Erkan Hoca, günlük bir gazetede kanser hakkında yazılar yazıyor, çeşitli tavsiyelerde bulunuyor. Neredeyse haftanın 5 günü televizyonlarda milyonlarca insana kanserden koruduğu ve tedavi aşamasında faydalı olduğuna inandığı yiyecek, içecek bitki, böcek tavsiyesinde bulunuyor. Peki, bütün bunlarda ne var? Kamu hizmeti yaptığını söyleyebilir miyiz?

Birincisi; Erkan Hoca’nın meslektaşları hocanın birçok yaklaşımını ve tavsiyesini bilimsel açıdan doğru bulmadığı gibi bilimsel de bulmuyor. Hatta bu konuda Erkan Hoca’ya ağır bir bilimsel mektup yazıp uyarın profesörler var. Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi F. Toksikoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Esat Karakaya bu isimlerden birisi. Karakaya’nın, Erkan Topuz Hoca’ya yazdığı bazı satırlar şöyle; 
 

‘Sayın Topuz, yukarıda sözünü ettiğim programlardaki konuşmalarınızın kayıt çözümlerini dikkatle inceledim. Üzülerek söylemek zorundayım ki, uzmanı olmadığınız bir konuda, yüzeysel bilgiyle, bilimsel kanıta ihtiyaç duymadan, "olsa olsa böyle olur" yaklaşımıyla konuşmaktasınız.
 Ne yazık ki ülkemizde bu konuda yalnız değilsiniz. Ancak sizin bir farkınız var; bütün bu açıklamaları bir kurum kimliği altında "İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Müdürü" olarak yapıyorsunuz. Hatta daha da ileri giderek bu enstitünün "Ulusal Kanser Enstitüsü" nün nüvesini oluşturabileceğini söylüyorsunuz.
 

Program kaydınızı İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne ve üyesi bulunduğunuz Tıbbi Onkoloji Derneği'ne göndereceğim. Eğer akademisyen etiği, klinisyen etiği gibi kavramlar ülkemizde uygulamada ise sizi uyaracaklarına eminin. Ben bu yazımda, kimyasalların karsinojenik etkileri konusundaki gerçekleri çarpıtan beyanlarınız üzerinde duracağım.
 

Eğer halkı uyarmak gerekiyorsa da bunun bilim adamı sorumluluğunda yapılması gerekir. Yoksa sizin yaptığınız gibi "beyaz bir kağıdı gösterip kanserojen, altınızdaki yatak sentetik kanserojen, üstünüzdeki yorgan kanserojen vs." gibi bilimsel olmayan genellemelerle halka bilgi verilmez, bu olsa olsa şov olarak nitelendirilir. Bu da bir akademisyene hele hele "İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Müdürü" sıfatını taşıyan bir akademisyene hiç yakışmaz. Temasta bulunduğunuzu sıkça ifade ettiğiniz ABD ve Avrupa ülkelerinde böyle gerçek dışı genellemelerle,  kendine, bulunduğu konum nedeniyle, güvenen insanları şaşkına çevirip, çaresizliğe iten kurum sorumlularına rastlanmaz.’
 

Erkan Hoca’nın yaklaşımları eleştiren diğer önemli isim ise dün bu köşede uyarılarına yer verdiğim Hacettepe Tıp Fakültesi Prevantif (Önleyici) Onkoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Çelik. Özellikle Tıbbi Onkoloji Derneği yetkilileri de Erkan Topuz’un tavsiye ettiği mantar ve yiyeceklerin işe yaramadığının altını çiziyor.
 

İkinci konu ve daha önemli nokta ise Erkan Hoca’nın tavsiye ettiği bazı ürünleri oğluyla birlikte 22. Dönem Milletvekili olan eşi Gülseren Topuz’un kurduğu şirket kanalıyla ticaretini yapıyor olması. Yani baba Topuz tavsiye ediyor, diğer aile bireyleri de satışını yapıyor. Şirketin detayları şöyle;
 

Natural Life Vitamin ve Sağlık Ürünleri Pazarlama Ticaret Limited Şirketi. Ticaret Sicil No; 632560 / 0
 Şirket yetkilileri; Müştereken Müdür olarak, Berk Topuz, Selçuk Güler ve Gülseren Topuz.  
 

Erkan Hoca’nın hararetle tavsiye ettiği yiyecek türleri, özellikle de bazı mantarları oğlu Türkiye’ye ithal ediyor ve internette sitesinin (http://www.naturallife.com.tr) açılış sayfasından tanıtarak pazarlıyor. Hatta babasının tavsiyelerini siteye koyarak bu işi yapıyor. Babası da kendi web sayfasında tavsiye ettiği ürünler için oğlunun web sayfasına link veriyor. Sadece mantar değil ticareti yapılan. Hatta mantarlarında özellikleri var. Mesela Erkan Hoca diyor ki, kombine mantar kullanmayın. Oğlu da kombine olmayan mantarları satıyor. Diğer pazarlamacılarda ise kombine mantar bulunuyor.  
 

Erkan Hoca Mehmet Ali Önel ile yaptığı televizyon röportajında ise şunları söylüyor: ‘Mesela bosfelien (doğrusu boswellia) diye bir bitki Türkiye’de kimse duymamıştır zaten şimdi benden duyup ithal edip köşeyi dönebilirler. Türkiye’de yok bu bir Hindistan’ın bir bitkisi. Yine beyin tümörleri için etkili ve gene ödemi çözüyor ve tümörleri küçültebiliyor gene selenyum, selenyume vitaminiyle beraber pek çok kanserde faydalıdır.’

Yukarıda örneğinde gördüğümüz gibi Erkan Hoca konuyla tek taraflı ilgilenmiyor. Şimdi Erkan Hoca’ya sormak lazım, Bu yaptıklarınız ne kadar etik? 


Dave Weckl İstanbul'da
Efsane davulcu, ilk kez 2 saatlik gösterisiyle İstanbulluların karşısına çıkıyor. Rolling Stone Dergisi'nin haberi..

23.12.2008 16:18

İlki 27 Kasım gecesi The Hall'da yapılan ve MySpace Türkiye'nin desteği le gerçekleşen Yamaha All Stars Vol 1 etkinliğinin ikincisi, 30 Aralık günü dünyaca ünlü müzisyen Dave Weckl ve gitar ustası Okan Ersan'ın workshopları ile The Hall'da.

Tarzı ile pek çok davulcuya öncü olmuş, Chick Korea, George Benson, Robert Plant, Madonna, Natalie Cole, Mike Stren gibi pek çok efsane isimle çalışmış olan Dave Weckl, 30 Aralık günü The Hall'da bir workshop gerçekleştirecek.

Türkiye'de ilk defa 2 saat boyunca sadece davuluyla özel bir performans gerçekleştirecek olan Weckl, performansının ardından hayranlarının sorularını cevaplayacak.

Müzikseveler 24 Aralık'tan itibaren www.myspace.com/yamahastars adresine Dave Weckl ve Okan Ersan ile ilgili yorum yazarak hem etkinliğe ücretsiz giriş hakkı kazanabilir hem de Yamaha RGX420DZ Elektrik Gitar, Dave Weckl İmzalı trampet (Dave Weckl Snare drum) ve 3 adet davul ritim egzersiz kiti hediyelerinden birini kazanma şansı yakalayabilecekler.

MySpace Yamaha sayfasına üye olanlar için girişin ücretsiz olduğu etkinliğin biletleri The Hall gişeden temin edinebilir.

Program:

-Etkinlik saat 17.00'da başlayacak.
-18.00'da Okan Ersan 1 saatlik gitar workshop'u gerçekleştirecek ve müzikseverlerin sorularını cevaplayacak.
-19.00'da, Dave Weckl ilk kez İstanbul'daki müzisyenler ve hayranları için 2 saat süren gösterisine başlayacak.


"Türkan Şoray'lı aşk filmleri tutmaz"
Yönetmen-senarist Safa Önal katıldığı televizyon programında çarpıcı açıklamalarda bulundu.

23.12.2008 15:07

395 senaryoyla dünyanın en çok senaryo yazan yönetmeni seçilen ve Guiness Rekorlar Kitabı'na da giren yönetmen-senarist Safa Önal, Türkan Şoray için 'Orada Neler Oluyor'da çarpıcı bir açıklama yaptı.

Safa Önal "Artık Türkan Şoray'lı aşk filmleri tutmaz. Türkan Hanım'ın aşık kadını canlandırdığı filmler ve diziler iş yapmıyor, izlenmiyor ve tutmuyor. Seyircisi yok. Bakın, 'Gönderilmemiş Mektuplar' da Kadir İnanır ile aşk yaşıyordu, film iş yapmadı. 'Bulut Aras ile yaptığı 'Cemile' dizisi yayından kalktı. Hakan Balamir ile 'Vurgun'u çektiler, yayınlanamadı bile. Seyirci daha genç ve taze film yıldızı istiyor. Türkan Şoray'a artık aşk filmi ve dizisi yazılmaz. Ben senarist ve yönetmen olarak yazmam, çünkü artık izlenmez ve ilgi görmez" dedi.
 

 
"Rus çarları Osmanlı hayranıydı"
Rus gazetesi, çarların alış veriş için İstanbul'a siparişler verdiğini yazdı

22.12.2008 11:56
Rusya'da yayınlanan Kommersant gazetesi Rus çarlarının Osmanlı hayranı olduğunu ve alış veriş için Osmanlı İmparatorluğu'na özel siparişler gönderdiklerini yazdı.
Kommersant, Kremlin Sarayı Müzesi'nin koleksiyonunda bulunan ve 16.-17.yüzyıllarda Türkiye'de üretilen eserlerin sergilendiği "Parlak Bab-ı Ali'nin Sanatı" adlı sergiyi kaleme aldı. Gazete, serginin dekorunu kusursuz ve mükemmel buldu. Yazıda, "Sergide silahlar, kılıçlar, zırhlar, altın ve mücevher takımları, kaftan ve kumaşlar var. Anlaşıldığı gibi Osmanlı sanatının bu muazzam eserleri dünyanın hiç bir yerinde yok. Kuşkusuz Türkiye'nin dışında." denildi.
Serginin, 16. ve 17. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu ve Moskova Çarlığı arasındaki dostluk ilişkilerini gösterdiğini belirten gazete, o dönemde Rus çarlarının Osmanlı sultanlarından çok sayıda hediye aldıklarını da kaydetti. Yazıda, "16. ve 17. yüzyıllarda Rus-Türk resmi diplomatik ilişkiler sırasında Rus çarları sultanlardan çok sayıda hediyeler almıştı. Bu güzel armağanları sıradan İstanbullu ustalar hazırlamıyordu. Hediyeleri sultanın özel ustaları hazırlıyordu. Bu ustalar arasında sadece Türkler değil, Rum, Ermeni, Macar ve hatta Batı Avrupa kökenli ustalar da vardı." denildi.
Osmanlı ustalarının hazırladığı çalışmaların Rusya'da büyük ilgi gördüğüne değinilen haberde, Rus çarlarının özel olarak alışveriş için İstanbul'a sipariş gönderdikleri de anlatıldı. Haberde şöyle denildi: "Osmanlı ustalarının ünü Moskova'da çok yüksekti. Rus çarları sadece sultanların hediyelerini seve seve kabul etmekle kalmıyor, aynı zamanda özel olarak İstanbul'a sipariş gönderiyorlardı."
Kremlin Sarayı Müzesi'nin koleksiyonunda bulunan ve 16.-17.yüzyıllarda Türkiye'de üretilen eserlerin sergilendiği "Parlak Bab-ı Ali'nin Sanatı" sergisinin açılışını Rusya Federasyonu Kültür Bakanı Aleksander Avdeyev ve Türkiye Moskova Büyükelçisi Halil Akıncı gerçekleştirmişti. Kremlin'deki Patrik Sarayı Odnostolpnaya Salonu'nda açılan sergi 15 Mart 2009'a kadar açık kalacak.

Mert

Tüm Türkiye bu dramı konuşulacak
İşte Mahsun Kırmızıgül'ün son filmi Güneşi Gördüm'ün fragmanı..

22.12.2008 12:18

 "Güneşi Gördüm"deki Altun ailesini yakında tüm Türkiye konuşacak.

Mahsun Kırmızıgül'ün yazıp yönettiği ve rol aldığı "Güneşi Gördüm"ün çekimleri tamamlandı.

Kırmızıgül'ün son filminde 6 çocuk üzerinden yola çıkılarak ülkemizde zorda kalan milyonlarca çocuğun sessiz çığlıklarına kulak veriliyor.

Filmde ailenin reisi Ramazan Altun ( Mahsun Kırmızıgül) karısı ve altı çocuğuyla köyünden şehre taşınıyor ve ağır dramlar yaşıyor ama ailesini ayakta tutmak için en ağır mücadeleleri veriyor.

 
Megastar Hollandayı salladı (İzlenme : 5130)     Tuncay Güney'den şok sözler (İzlenme : 13363)     Tunceli'de nokta operasyonu (İzlenme : 5075)     Bu nasıl olabilir? (İzlenme : 4361)     Metrocity'de büyük mücadele-2 (İzlenme : 2283)     Suadiye'de sapık dehşeti (İzlenme : 6835)     Askeri konvoya saldırı (İzlenme : 4591)     Bakan Günay açıkladı (İzlenme : 1608)     En güzel 10 gol (İzlenme : 21403)     ABD tezkereye nasıl bakıyor? (İzlenme : 2282)    
 
     
 
 
Video Ana Sayfasına Git
 

-Üye olmayan okurlarımızın yorumları "Misafir" kullanıcı adıyla yayınlanmaktadır






'Sanayimiz adeta yatağa düşmüştür'
İSO Başkanı Tanıl Küçük, ''Sanayimiz adeta yatağa düşmüştür ve bazı sektörlerimizin hayati fonksiyonları neredeyse durmak üzeredir'' dedi
24 Aralık 2008 Çarşamba, 17:17

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük, ''Bugün sanayimiz adeta yatağa düşmüştür ve bazı sektörlerimizin hayati fonksiyonları neredeyse durmak üzeredir'' dedi.

Tanıl Küçük, üretim, istihdam ve büyümenin risk altında olduğuna dikkati çekti.

İSO Meclis Toplantısında konuşan Küçük, küresel krizin olumsuz etkilerinin reel sektöre yıkıcı bir şekilde yansıdığını gördüklerini, üretime ara vermek veya kapılarını tümüyle kapatmak zorunda kalan sanayi kuruluşları ile ilgili haberlerin devam ettiğini belirtti.

Küçük, ''İnsanlarımız işlerini kaybediyor. Zaten büyük bir sorun olan işsizlik daha da büyüyor. Ekonomik göstergelerde de kötü haberler var. Öncelikle sanayi üretimi kaygı verici bir seyir izliyor. Kasım ayında ihracatımız da önemli ölçüde geriledi. Sanayi üretiminde kasım ve aralık ayları için de iyimser olmak mümkün değil. Bu aylarda muhtemelen daha yüksek oranlı küçülmeler gündeme gelecek'' diye konuştu.

2008'in, sanayi için 2001 sonrası dönemin en olumsuz yılı olarak kapanacağını savunan Küçük, küresel kriz öncesinde de sanayide çok ciddi sıkıntılar bulunduğunu, son aylarda kurdaki yükselişle birlikte, bir miktar değişse de, Türkiye ekonomisinde son 6 yıla düşük kur-aşırı değerli YTL'nin damgasını vurduğunu ve bu durumun, sanayinin rekabet gücüne hem iç hem de dış pazarda büyük zarar verdiğini söyledi.

Bu dönemde rekabet gücünün iyileştirilmesi ve YTL'deki aşırı değerlenmenin yol açtığı tahribatı telafi etmesi beklenen makro ve mikro reformlarda ise ''neredeyse'' hiç mesafe kaydedilemediğini belirten Küçük, iki cephedeki olumsuzluğa rağmen 2002'den 2008'e sanayinin, üretimi ve ihracatı artırmayı başardığını, bunu elindeki tüm imkanları kullanarak, adeta ''cambazlık'' yaparak gerçekleştirdiğini kaydetti.

Küçük, 2006 ve 2007 yıllarında sanayi üretimindeki artışın, inişli çıkışlı, istikrarsız bir seyir izlediğini ve yıllık büyümenin yüzde 5'ler civarında kaldığını hatırlatarak, ''Yüzde 5'leri yetersiz buluyorduk ama 2008'de maalesef yüzde 5'leri mumla arayan bir noktaya gelmiş durumdayız'' dedi.

Sanayideki zaafiyetleri, bu zaafiyetlerin yol açtığı ve açabileceği tehlikeleri yıllardır dile getirdiklerini ifade eden Küçük, küresel ekonomideki ılımlı hava devam ettiği, ekonomide çarklar bir şekilde döndüğü için söylediklerine yeterince kulak verilmediğini, rekabet gücünü iyileştirecek adımlar atılmadığını, krize, rekabet gücü ve direnci son derece zayıflamış, adeta ''pamuk ipliğine bağlı'' dengeler üzerinde üretim ve ihracat mücadelesi veren bir sanayi ile yakalandıklarını söyledi.

 

''KRİZİ, GÜCÜ VE TAHAMMÜLÜ KALMAMIŞ BİR SANAYİ YAPISI İLE KARŞILADIK''

Tanıl Küçük, ''Küresel krizi daha fazla fedakarlığa, gücü ve tahammülü kalmamış bir sanayi yapısı ile karşıladık. Zaten var olan sorunlara küresel krizin getirdiği olumsuzlukların eklenmesiyle bugün sanayimiz adeta yatağa düşmüştür ve bazı sektörlerimizin hayati fonksiyonları neredeyse durmak üzeredir'' şeklinde konuştu.

Şimdi AB başta olmak üzere ihracat pazarlarının resesyonda olduğunu, hatta önümüzdeki dönemde dış pazarlarda, resesyonun daha da derinleşmesinin ihtimal dahilinde bulunduğunu ifade eden Küçük, önümüzdeki süreçte dış talep, ihracat ekseninde üretimi artırma olasılığının ciddi anlamda riske girmiş göründüğünü, içeride ise zaten durgun olan talebin, krizle birlikte adeta bıçak gibi kesilmiş durumda olduğunu belirtti.

Küçük, ''Böyle bir ortamda iç ve dış talebin kesildiği, başka bir deyişle müşterinin yok olduğu bu koşullarda sanayimiz için nasıl bir çıkış yaratacağız, üretimi, ihracatı nasıl devam ettireceğiz, istihdamı nasıl koruyacağız, büyümeyi nasıl sürdüreceğiz?'' diye sordu.

Türkiye ekonomisinin bu yılın üçüncü çeyreğinde sadece yüzde 0,5 büyüdüğünü ve imalat sanayi katma değerinin üçüncü çeyrekte yüzde 1,1 azaldığını hatırlatan Küçük, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Sanayimiz ilk defa bu çeyrekte büyümeye pozitif katkı yapamamıştır. Üretimin yanında, ekonominin tüketim boyutunda da işler iyi gitmemektedir. Yatırım harcamalarında da vahim bir tablo karşımıza çıkmaktadır. Üçüncü çeyrek büyüme sonuçları, Türkiye ekonomisinin durgunluğa girdiğini açıkça ortaya koymaktadır. Kaldı ki üçüncü çeyrekte haziran-temmuz ve ağustos aylarında küresel krizin etkileri daha tam anlamıyla hissedilmemişti. Baş aşağı giden sanayi üretim endeksini de göz önüne aldığımızda, krizin etkilerinin büyümeye, yılın dördüncü çeyreğinde çok daha sert bir şekilde yansıyacağı ortadadır.''

Eylül 2008 itibariyle işsizlik oranının önemli bir artışla yüzde 10,3'e çıktığını ve yıl sonuna kadar bu oranın muhtemelen daha da yükseleceğini kaydeden Küçük, Türkiye ekonomisinde 7 yıl aradan sonra göstergelerin yeniden alarm konumuna geçtiğini söyledi. Küçük, ''Deyim yerindeyse dönüp dolaşıp yine aynı yere, başladığımız noktaya gelmekteyiz'' dedi.

 

SISYPHOS EFSANESİ...

İSO Başkanı Küçük, 2002 yılındaki meclis toplantılarının birinde mitolojiden bir örneği Sisyphos efsanesini gündeme getirdiklerini anımsatarak, ''Tanrıların lanetlediği Sisyphos, tüm gücüyle uğraşarak kayayı tepeye çıkarmakta, ancak tam tepeye yaklaşmışken kaya her seferinde gerisin geriye aşağıya kaymakta ve döngü yeniden başlamaktadır. Bizim durumumuz da biraz Sisyphos'unkine benziyor. 2002 yılından bu yana uğraşarak tepeye çıkmaya çalıştığımız kaya, yine aşağıya aynı noktaya düşmek üzere'' şeklinde konuştu.

İç pazarda ve dış pazarda taleple ilgili çok ciddi sıkıntılar bulunduğunu, işletmelerin nakit akışı ile ilgili ciddi problemlerle karşı karşıya olduklarını belirten Küçük, şunları kaydetti:

''Piyasada nakit sıkıntısı had safhaya ulaşmış durumda.

Moraller bozuk, beklentiler olumsuz. Tüketici ve üretici güven endeksi çok aşağılarda. Tüm bunlar sanayimizi son derece olumsuz etkilemektedir. Üretim, istihdam ve büyüme risk altındadır. Mevcut durum itibariyle iç pazarda tüketici güvenini güçlendirme, özel tüketim harcamalarını harekete geçirmeye yönelik güçlü bir işaret göremiyoruz. Merkez Bankamızın son faiz indirimi bu anlamda umut verici bir başlangıç olmuştur. Ancak iç talepteki ataletin giderilmesi için çok daha kapsamlı ve radikal tedbirlere ihtiyaç vardır. Dış talepteki durum malumunuz, Bu koşullar altında 2009'un zor bir yıl olacağı özellikle sanayi üretimi ve ihracat açısından hayli zor geçeceği ortadadır. Ekonomi yönetiminin en önemli ve en saygın aktörlerinden biri olarak Merkez Bankamız, bu sorunların çözümünde ekonomimizin düze çıkmasında önemli bir rol oynayacaktır.''

 

''70 MİLYONLUK BİR ÜLKE SANAYİ, ÜRETİM OLMADAN SORUNLARINI ÇÖZEMEZ''

Türkiye'nin bugün geldiği noktaya ulaşmasında en büyük katkının sanayiden geldiğini, 1982'den bu yana Türkiye ekonomisinde ana sektörün sanayi olduğunu ifade eden Küçük, ''70 milyonluk bir ülke sanayi, üretim olmadan sorunlarını çözemez. Arzu ettiği, ihtiyaç duyduğu büyümeyi gerçekleştiremez. Sanayiciler olarak bizler ekonomi yönetiminin bu gerçeğin farkında olduğuna ve bu gerçekle uyum içinde politikalar tasarlayacaklarına inanmak istiyoruz. Bu konuda zaman zaman yaşadığımız ciddi tereddütlerden kurtulmak istiyoruz'' diye konuştu.

Tanıl Küçük, 2009'un zor bir yıl olacağını, bu zor yılı aşmak ve ekonomide yeni bir çıkış sürecini başlatabilmek için Türkiye'nin, şimdiye kadarkilerden daha yaratıcı ve sağlam politikalar uygulamak zorunda bulunduğunu ifade ederek, hükümet ve ekonomi yönetiminden beklentilerinin, sanayicinin gayretine destek olduğunu söyledi.

Bu arada İSO'nun 2009 yılına ait 20 milyon 598 bin TL'lik bütçesi onaylandı.

İçinde bulunulan ekonomik koşullar nedeniyle yıllık aidat ve kayıt ücreti değişmeyerek 2008 yılı ile aynı seviyede kaldı. Yıllık aidat 150-300 TL, kayıt ücreti 300 TL olarak belirlendi.

A.A

Haber Yorumları (1)
 
düşürenler utansin... bize anlatma siyasi zihniyete anlat
 
Misafir  24 Aralık 2008 05:31
 

Sayfamızda yer alan okur yorumları, kullanıcılarımızın kendi görüşleridir.
Okur yorumlarından haberturk.com sorumlu tutulamaz.

Mert...
 
-MrT-
 
mert_mustafa_ergin_1907@hotmail.com

mert-1996-19@hotmail.com
-MrT-
 
Reklamınızı verin yayımlayalım...
-MrT-
 
Sitemde Hayatta Virüs Yoktur...
-MrT-
 
Halkın Sitesi...
 
Bugün 5 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!
By Mert... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol